4 Temmuz 2016 Pazartesi

Yeşil kelimesinin anavatanı:Makedonya! Part 1:Yunanistan ziyaretimiz

Evet hepinize kocaman merhaba! Bugün mayıs ayında,benim için çok özel bir sebeple gittiğim bir yeri tanıtmak istiyorum. Makedonya.

Ne diyebilirim ki,cidden hayatımda gördüğüm en güzel yerlerden biriydi.Gerçekten hayatımı orada geçirebilirim öyle bir güzellik. He neyse ilk önce nasıl gittiğimiz hakkında bilgi sunayım sizlere. Yani, Get ready,Showtime! 






Pasaport çıkartma maceramızdan başlayayım önce. Benim babam polis memuru olduğu için annem,babam ve ben ''Yeşil pasaport'' denen güzellikten yararlandık.Hem çıkarması hızlı,hemde vize almak için can çekişmenize gerek yok.Ve ben üniversiteden mezun olana kadar kullanabiliyorum *zafer alkışları* her neyse,gerçekten çok olay bir şekilde çıkardık.Ama sıkıntı ablamdaydı çünkü o üniversiteden mezun olalı 1 yıl olmuştu ve maalesef bir süre onun vize işleri ile uğraştık.Aslında Makedonya vize istemiyor ama araba ile gideceğimiz ve oradan Yunanistan'a da uğramak istediğimiz için vize almak zorunda kaldık efenim. Peki nasıl yola çıktık? 



Araba yolculuğu! Evet 20 saat süren bir araba yolculuğu.Kısmi felç geçirmenize sebep olsa da aslında  çok güzel bir yolculuktu. Ailecek gittiğimiz için, çok güzel anılar biriktirdik yolda. Çanakkale feribotuna bindikten sonra,bir süre denizde zaman geçiriyorsunuz,ondan sonra da merhaba Yunanistan! Gümrükte genelde kontrol oluyordu ama bizim nedenimiz güzel olduğu için kontrol olmadı. Yunanistandan geçerken ilk gitmek istediğimiz yer,Selanik'ti. Nedeni ise,muhacir olduğumuzdan dolayı köyümüzü aramak istememiz ve geldiğimiz toprakları görmekti. Bir kaç saat yemyeşil otobanlarda kendinizi sakinleştiren bir yolculuk yaptıktan sonra,Merhaba Selanik! Aman,Thesseloniki! 



İzmir'de doğmuş,büyümüş olarak diyebilirim ki,Aynı İzmir yahu! Gerçtekten,İzmir'e çok benziyor. Ama tek farkla,İzmir'de genelde grafitti sanatı çok görülmez,ama burada,her yerde çok güzel grafitti sanatı var. Her neyse, önce Türk'lere nasıl davrandığı hakkında küçük bir konuşma yapıp Grafitti sanatına öyle döneceğim. 



Türkler pek sevilmiyor.Maalesef itiraf etmem gerekiyor bu durumu pek burada sevilmiyoruz. Üstelik,Atatürk'ün evi hariç,gördüğümüz heryerde,Osmanlı'dan kalan mimarilerde karalamalar farkettim.Graffiti yaparken bunu da kullanmayı ihmal etmemişler tabii. Yani,Osmanlı mimarisindeki çoğu şey yıkık döküktü.Zaten şehir halkı genelde eski evleri kullanmışlar,ama eski valilik binası olduğunu tahmin ettiğim yer baya kötü durumdaydı.Ve bizim kültürümüzü sahiplenmiş durumdular ama iyi anlamda değil.Mesela bir yere oturmuştuk,Türk kahvesi istemiştik ve garson kadın hemen ''O Türk kahvesi değil,Yunan kahvesidir'' falan nutuk atmaya başlayınca 'hay istemez olaydık' moduna girdiğimiz de bir gerçek. Her neyse güzel grafitti çalışmalarından en sevdiğimi koyarak yolumuza devam edelim, *ha bu arada benim dediklerim tamamen benim gözlemlerimdir,yanlış anlamış da olabilirim,o yüzden sözüm meclisten dışarı*


Tabiki de bir Türk olarak Yunanistan'a gelmişsek,özellikle de Thesseloniki'ye,Atatürk'ün doğduğu evi ziyaret etmeden geçmek ayıp olur diye düşünüp Atatürk'ün evine de gittik.



Ev Thessoliniki'nin tam göbeğinde,müthiş güzel bir bahçesi olan,üç katlı bir ev.
Restorasyondan sonra gerçekten daha güzel olmuş itiraf etmeliyim.Giriş ücretsiz,anı olsun diye bir bilet,ve adınızı,soyadınızı,nereden geldiğinizi yazmanız gereken küçük bir form veriyorlar ve evde maceranız başlıyor.









Aslında daha çok fotoğrafım vardı ama,bilgisayarım formattan geldikten sonra yedeklememiş adam.Her neyse,hikayemizin bir sonraki noktası,beyaz kule denilen bir yer.Ama onu çekemeden makinemin şarjı bitti o yüzden anlatıp geçeceğim.

Beyaz kule,Osmanlı zamanında inşaa edilmiş,inşaası 4 yıl sürmüş,8 katlı *tahminimce çıkarken öyle saydığımı hatırlıyorum,yanlışsa düzeltin* bir kule. Kulede girişte,bir telsiz gibi bir şey veriyorlar elinize,-Türko olduğunuzu belirttiğinizde tabii- Belli numaraları girdiğinizde size çeviri yapıyor. Her katta ayrı video sistemi var ve ilk oluşumundan beri Selaniğin tarihi anlatılıyor.Çatıda ise bir dürbün yardımıyla tüm selanik ayaklarınızın altında.Gerçekten çok güzel bir fikir olduğunu itiraf etmeliyim. 


Evet,3 saatlik Selanik gezimiz bu kadardı.Bir sonraki partta görüşmek üzere!^^

0 yorum:

Yorum Gönder